Programınızın tamamen boş olduğu bir gün; belki uzun süredir okumayı ertelediğiniz bir kitaba veya bir projeye yoğunlaşmak istiyorsunuz. Ya da sadece günün tadını çıkarmak, temiz hava almak, arkadaşlarınızla vakit geçirmek istiyorsunuz. Ama güne başlamadan önce maillerinizi ve gündemi yakalamak için telefonunuzu elinize alıyorsunuz ve çok kısa bir zaman sonra kendinizi reels veya tiktok izlerken buluyorsunuz.
Birkaç saat süren tiktok maratonundan sonra ise günün hatırı sayılır bir bölümünü harcadığınızı ve yaptığınız planların hiçbirine başlamadığınızı fark ediyor ve daha önemli uğraşlar ile uğraşmaya and içiyorsunuz. Fakat, bir sorun var: Ne yaparsanız yapın dikkatinizi birkaç dakikadan daha uzun süre bir iş üzerine odaklayamıyorsunuz.
Büyük ihtimalle siz veya yakınlarınız kendinizi yukarıdaki paragrafa çok benzer bir durumda bulmuşsundur. Sanki günde güne dikkat süreniz azalıyor; önceden ilginizi çeken ve belki de saatler ayırabildiğiniz aktivitelere şimdi en fazla birkaç dakika ayırabiliyorsunuz.
Peki, gerçekten de tiktok ve reels izlemek düşündüğünüz gibi dikkat sürenizi olumsuz olarak etkiliyor mu?
Tiktok, instagram reels, youtube shorts gibi kısa form videoların dikkat süresi üzerine etkilerinin incelendiği araştırmaların sayısı yakın zamanda artmaya başlamış olmasına rağmen söz konusu platformların dikkat süresi üzerine etkisini inceleyen boylamsal çalışmalara rastlamak pek de mümkün değil. Fakat şu ana kadar yapılan çalışmalar kolektif olarak dikkat süremizin azalma eğiliminde olduğunu gösteriyor.
2013 yılında bir hashtag gündemde yaklaşık 18 saat kalıyorken 2019 yılında bu sürenin yaklaşık 12 saate indiği görülüyor (Lorenz-Spreen ve diğerleri, 2019).
Kolektif dikkat süremizdeki azalmanın tek sorumlusunun kısa form videoların popülerleşmesi olduğunu söylemek oldukça güç olsa da tiktok veya instagram reels videolarının çalışma prensiplerinin dikkat süresi üzerine olumsuz etkileri olabileceğini öne sürmek pek de akıl dışı sayılmaz.
İnstagram reels izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamanız veya telefonu bırakmamızın nedenini belki de en sade şekilde açıklayan deneylerden biri, davranışçılığın babası olarak da bilinen B.F Skinner tarafından gerçekleştirilmiştir.
Skinner’a göre herhangi bir davranışın gerçekleştirilmesinin en önemli ve belirleyici nedeni önceki davranışlarımızın sonuçlarıdır. Bir başka deyişle, eğer ki bir davranışın sonucunda olumlu bir sonuç ile karşılaşmış iseniz (haz duygusu, para ödülü, saygı veya sevgi görmek vb.) o davranışı tekrarlama eğiliminde olursunuz. S
kinner bu teorisini test etmek için edimsel koşullama kutusunu (Operant Conditioning Box) kullanır; bu kutunun içinde bir kol veya bir tuş ve bir hayvan (çoğunlukla sıçan veya güvercin) bulunur. Deneyin merkezindeki hayvan tuşa bastığında yemek ödülü alır (pekiştirici) ve bir süre sonra koşullanan hayvan yemek almak için tuşa basmayı öğrenir.
Buraya kadar olan kısım bir hayvana oturmayı öğretmeye çalışan herkes için oldukça tanıdık gelecektir; ilgi çekici olan kısım ise pekiştiricilerin verilme sıklığı değiştiğinde ortaya çıkmaktadır. İstenilen davranış her yapıldığında (örneğin tuşa basmak) ödül verilmesi yerine değişen aralıklarla verilen ödüllerin (her iki veya üç tuşa dokunmadan sonra gibi) istenilen davranışın neredeyse takıntılı şekilde devam etmesine neden olduğu gözlenir. Yani, deney hayvanları yemek verme şansı olan tuşa basmayı, her basıldığında kesinlikle yemek verilen tuşa basmaya kıyasla daha uzun süre basarlar.
Bir başka deyişle bir ödül alma şansı, kesinlikle bir ödül alacak olmaktan çok daha ilgi çekicidir. Öyle gözüküyor ki; Skinner’ın güvercinleri ve fareleri de en az insanlar kadar slot makinalarını seviyorlar.
Slot makineleri ve oyun içi ganimet kutularına (loot box) benzer bir şekilde tiktok ve reels de Skinner’in edimsel koşullanma prensipleri ile açıklanabilir. Her kısa video içinde belli bir ödül sunma şansı ile başlar; izlemeye başladığınız video komik, eğitici, heyecanlandırıcı, öfke uyandırıcı olma şansını taşır ve video başına yaptığınız yaklaşık 1 dakikalık yatırım (bu bağlamda dikkatinizi videoya yöneltmeyi yatırım olarak düşünebilirsiniz) haz ile ilişkilendirilen dopaminin beyinde salgılanmasına sebep olur. Fakat bu aplikasyonlarda vakit geçiren herkesin bildiği gibi oldukça anlamsız veya ilgi çekici olmayan videolarla da karşılaşmanız oldukça olasıdır; bu nedenle sizi güldürecek videoları bulmak umuduyla ekranınızdaki videoyu yukarı kaydırırsınız (slot makinesinin kolunu çekmekten çok da farklı olmayacak şekilde)… Ve ansızın havanın karardığını ve günün bittiğini fark edersiniz.
Tiktok ve instagramın kısa form videolarının neden bağımlılık yaratıcı olabilecekleri görüldüğü gibi edimsel koşullanma prensipleri ile anlaşılabilir. Son zamanlarda yapılan nörogörüntüleme araştırmaları da reels veya tiktokun bağımlılık yapıcı olabileceğine dair kısmı destek sağlamaktadır. 2021 yılında yapılan bir nörogörüntüleme çalışmasının sonucunda; artan tiktok kullanımın öz-kontrolde düşüş ile ilişkilendiği gözlemle nmiştir (Su ve diğerleri, 2021). Bunun yanı sıra, tiktok videosu izlendiği sırada alınan fMRI görüntülerinde beynin bağımlılık ile ilişkilendirilen alanlarında artan aktivasyon görüşmüştür. Her ne kadar yapılan bu araştırmanın bulguları ilgi çekici olsa da tiktok izlemenin bağımlılık yaptığı savının su götürmeyecek şekilde doğrulandığını söylemek pek de mümkün değil. Peki, tiktok ile bağımlılık ve edimsel koşullanma gibi konularının; kısa form videolarının dikkat süresi ile ilişkisini anlamakta nasıl bir rolü var?
Bu konu tamamen aydınlatılmış olmaktan uzak olsa da; kısa form videoların dikkat süresi üzerindeki olumsuz etkisinin olası bir açıklaması şöyle yapılabilir: Tiktok, reels, shorts gibi kısa form videoların olası bağımlılık yapıcı özellikleri ve bu videoların kısa sürede dopamin salınımı ile ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda, çoğu kişi belki de daha uzun süreli bir dikkat yatırımını gerektirecek, keyifli/öğretici olabilecek bir kitap, film, makaleyle dikkatini vermekte zorlanıyor olabilir. Sonuçta, daha kısa sürede ve daha az uğraşla haz alabilecekken (tiktok izleyerek dopamine ulaşabilecekken) neden daha uzun ve meşakkatli bir yatırıma girişesiniz ki?
Anlaşılacağı üzere, son zamanlarda daha fazla maruz kaldığımız kısa form videoların odaklanma süremiz üzerine etkisini tamamen anlamaktan oldukça uzaktayız. Fakat bu videoların olası haz verici ve bağımlılık yapıcı özellikleri göz önünde bulundurulduğunda belki de en güvenli seçenek,en azından daha fazla araştırma yapılana kadar, tiktok/reels veya shortsları aşırıya kaçmadan izlemeye çalışmak olabilir.